Skip to content Skip to footer

Ziynet Eşyası içtihat değişikliği

T.C.
YARGITAY

  1. HUKUK DAİRESİ
    E. 2023/5704
    K. 2024/2402
    T. 4.4.2024
    DAVA : Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
    Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulüne, ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.
    Kararın davacı karşı davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
    reddine karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı karşı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
    usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi
    tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    KARAR : I. DAVA
    Davacı karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı karşı davacı erkek ile ailesinin müvekkilini ve ailesini sürekli
    olarak küçümsediğini, ağza alınmayacak sözler söylediğini, ailesinin evliliklerine müdahale ettiklerini, erkeğin sürekli baskı ve
    fiziki şiddet uyguladığını, çocukları ile ilgilenmediğini, müvekkilinin ailesi ile görüşmesine izin vermediğini, kazancının erkek ve
    babasına ait olmasını istediklerini, ziynetlerinin düğün günü alınarak geri verilmediğini ileri sürerek tarafların 4721 Sayılı Türk
    Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, velâyetinin anneye tevdiine, 100.000,00 TL
    maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata, aylık 1000.00 TL tedbir yoksulluk nafakasına, aylık 1.000.00 TL tedbir ve iştirak
    nafakasına, ziynet eşyalarının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde günlük bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve
    dava etmiştir.
    II. CEVAP
    Davalı karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu, kadının, müvekkilini,
    mesleğini, ailesini aşağılayıcı beyanlarda bulunarak psikolojik şiddet uyguladığını, kadının sürekli ailesinin yanına gitmek için
    baskı yaptığını ancak müvekkiline “annenin babanın yüzünü görmek istemiyorum, torunlarını görmek istiyorlarsa Sivasa gelsin
    görsünler” şeklinde beyanda bulunduğunu, ekonomik olarak eşine yardımcı olmadığını, sürekli absürd istekleri olduğunu,
    eşinin haberi olmaksızın ailesine para gönderdiğini, sürekli uyuyup ev işleri ile ilgilenmediğini, son olarak kadının, amcasının
    oğlunun düğünü için ziynet eşyalarını yanına alarak gittiğini, sonrasında müvekkiline “sen artık çocuğu rüyanda görürsün, ben
    gelmiyorum eve” şeklinde beyanda bulunduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya tevdiine,
    100.000,00TL maddî ve 100000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    1.İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin kendi kök ailesinin evlilik birliğine müdahalesine
    engel olmadığı gibi ortak çocuğun isminin anne ve baba tarafından konulması kuralı ve adetine dahi aykırı hareket ederek
    davalı karşı davacının babasının istemiyle çocuğun isminin…olarak belirlendiği, erkeğin, davacı karşı davalıya tokat attığını
    ikrar eder şekilde mesaj kayıtları karşısında fiziki şiddetin de bulunduğu, kadının kök ailesiyle görüşmelerini sınırlandırdığı,
    erkeğin telefonu ile davacı karşı davalı kadının telefonlarını eşleyerek davacı karşı davalıyı konum üzerinden takip edilebilir
    hale getirdiği, kadının da, erkeğin kök ailesi ile görüşme yanlısı olmadığı, yapmış olduğu görüşmeleri ise zoraki yerine getirdiği,
    erkeği geliri ve mesleği konusunda aşağılayacak ve küçük görecek şekilde söylemlerde bulunduğu, erkeğin kadın ile barışmak
    isteyip bu yönde ortak konuta dönüşünü sağlamak yönündeki girişimlerine cevap vermediği, özellikle maddî yönden şartlar ileri
    sürerek barışma girişimini zora soktuğu, erkeğin gıyabında kendisini sevmediği, birlikte yaşamak istemediği, ayrılmak istediğini
    beyan eder tarzda ifadelerinin bulunduğu, yine kişisel ilişki kapsamında erkeğe ortak çocuğun ayakkabılarını fırlatarak makul
    görülebilecek tepkinin dışında eylemde bulunduğu, ve amcasını oğlunun düğününe gitme saiki ile ortak konuttan ayrıldıktan
    sonra tekrar dönmediği, diğer iddiaların taraflarca ispatlanmadığı, tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın
    kabulüyle tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye tevdiine, çocuk yararına aylık 300,00 TL tedbir, 1000,00 TL iştirak
    nafakasına, kadının yoksulluğa düşmeyeceğinden yoksulluk nafakası talebinin reddine, eşit kusur sebebiyle tarafların tazminat
    taleplerinin reddine, ispatlanamayan ziynet alacağı talebinin de reddine karar verilmiştir.
  2. İlk Derece Mahkemesi’nin 15.02.2023 tarihli kararı ile davalı karşı davacı erkek lehine reddedilen ziynet alacağı yönünden
    44.589.38 TL nispi vekâlet ücreti takdirine yer verilmiştir.
    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen asıl ve ek kararına karşı davacı karşı davalı kadın vekili istinaf başvurusunda
    bulunmuştur.
    B. İstinaf Sebepleri
    Davacı karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; boşanma yönünden karara itiraz etmediğini belirterek kusur,
    reddedilen tazminat ve yoksulluk nafakası ile tedbir ve iştirak nafakalarının miktarı, ziynet alacağı talebinin reddi ve vekâlet
    ücretine ilişkin tamamlama kararı yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar
    verilmesini isstemiştir.
    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi’nin kararında herhangi bir
    isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı karşı davalı kadının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
    Kanunu’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1). alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı karşı davalı kadın vekili temyiz isteminde
    bulunmuştur.
    B. Temyiz Sebepleri
    Davacı karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerini tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul
    ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kusur, reddedilen tazminat ve yoksulluk nafakası ile tedbir ve iştirak nafakalarının
    miktarı, ziynet alacağı talebinin reddi ve vekâlet ücretine ilişkin tamamlama kararı yönünden kararın bozulmasına karar
    verilmesini talep etmiştir.
    C. Gerekçe
  3. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve
    birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, kadına yüklenen kusurlu davranışların
    gerçekleşip gerçekleşmediği, kadının tazminat ve yoksulluk nafakası talebinin yerinde olup olmadığı, çocuk için hükmedilen
    nafakaların hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun olup olmadığı ve ziynet alacağı talebinin reddinin isabetli olup olmadığı
    buna bağlı olarak erkek lehine takdir edilen vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır.
  4. İlgili Hukuk
    4721 Sayılı Kanun’un 4 üncü, 166. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası,169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 220 nci, 330 uncu,
    maddeleri. 6100 Sayılı Kanun’un 323 üncü, 326 ncı, 370. ve 371. maddeleri. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun50, 51.
    maddeleri.
  5. Değerlendirme
    1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk
    kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere
    göre davacı karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir .
    2.Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır
    (Y., E., Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak
    tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi
    takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir (Sağıroğlu, M.Ş., Ziynet Davaları, İstanbul 2013, s.3).
    3.Bu noktada “kişisel mal” kavramının yasal olarak nasıl düzenlendiği üzerinde durulmalıdır:
    4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesinde;
    “Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
  6. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
  7. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde
    karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  8. manevî tazminat alacakları,
  9. Kişisel mallar yerine geçen değerler.”
    kişisel mal olarak sayılmıştır. Bu noktada belirtilmelidir ki, eşlere ilişkin her türlü giyim eşyası, mücevher, saat, takılar, spor araç
    ve gereçleri, cep telefonları, gözlük, makyaj malzemesi gibi sadece kişisel kullanıma yönelik kural olarak taşınırlardan oluşan,
    istisnai olarak taşınmaz mallar 4721 Sayılı Kanun’un 220. maddesinin birinci fıkrasına göre o eşin kişisel malıdır (Dural, M.,
    Öğüz T., Gümüş M.A., Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, s.218).
  10. Dairemizin önceki içtihatları, “aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe
    ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.) bunların hepsi kadına ait sayılır” yönündeydi. Ancak
    toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve
    özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı
    sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere
    takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu
    doğmuştur. Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre; “Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı
    konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar
    arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir.
    Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir. Ne var ki takılar
    içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa
    ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o
    şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey
    kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul
    edilmelidir” yönündedir. Uyuşmazlık, tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak bu ilkeler doğrultusunda çözülmelidir.
    5.Hemen belirtilmelidir ki, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye
    düşer. (6100 Sayılı Kanun m.190) Diğer taraftan 4721 Sayılı Kanun’un 222. maddesinin birinci fıkrasında da yine aynı Kanunun
  11. maddesiyle paralellik gösteren “Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle
    yükümlüdür” şeklindeki düzenleme ile de ispat yükünün kime ait olduğu hususu gösterilmiştir. Ziynet alacağı davalarında da
    olağan olan kadına özgü ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını
    ispatla mükelleftir. Ziynet eşyası davasında dava konusu altınların varlığı ve bu altınların kadın eşte olmadığı şüpheye yer
    vermeyecek şekilde ispatlanmalıdır.
    6.Diğer yandan, “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma
    göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” (6100 Sayılı Kanun m. 26/1)
    7.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı karşı davalı kadın dava dilekçesinde, evlendikten sonra
    evleri olmadığı için erkeğin ailesinin yanında kaldıklarını, erkeğin ailesinin müvekkilin düğün takılarını istediğini, “bizde kalsın,
    geri vereceğiz” dediklerini ama iade edilmediğini ileri sürerek gramları farklılık gösteren 24 adet bilezik, 35 çeyrek altın, 4
    yarım, 6 tam altın ve 3 gremse diye tabir edilen ziynetlerin iadesini, bu mümkün değilse bedelinin iadesini talep etmiş, davalı
    karşı davacı erkek ise cevap dilekçesinde ziynetlerin kadının uhdesinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
  12. Davacı karşı davalı kadının delil olarak sunduğu ve erkek tarafından inkar edilmeyen mesaj kayıtlarına göre de kadının
    erkekten altınlarını getirmesi istendiğinde erkeğin “söz getireceğim, bıktım artık bu konudan yeter” dediği anlaşılmıştır. Davalı
    karşı davacı erkek, 03.11.2022 tarihli dilekçede bu mesaj kayıtlarından sonraki bir tarihte bileziklerin teslim edildiğini ve
    ziynetlerin kadında olduğunu beyan etmiştir. Bu durumda ispat yükü yer değiştirerek erkeğe geçmiş olup davalı karşı davacı
    erkek ziynetlerin uhdesinde olmadığını ve kadına iade edildiğini sunulan delillerle ispatlayamamıştır. O halde, talebe konu
    edilen ve dilekçeler aşamasındaki iddia ve savunmalar ile özellikle davalı karşı davacı erkeğin dava konusu ziynetlerle ilgili
    aidiyet savunması da bulunmadığı dikkate alınarak ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken
    yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
    1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi
    kararının ziynet alacağı davası yönünden KALDIRILMASINA,
    2.İlk Derece Mahkemesi kararının ziynet alacağı davasının reddi ile buna yönelik vekâlet ücreti yönünden BOZULMASINA,
    3.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında
    kalan temyize konu bölümlerin 6100 Sayılı Kanun’un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
    Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
    Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
    gönderilmesine,
    04.04.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.

    Kazancı Elektronik ve Basılı Yay. A.Ş.ne ait Kazancı Hukuk Otomasyon veritabanından alınmıştır. © Tüm Hakları Saklıdır.

Leave a comment